SayfamIza Hoş Geldİnİz!

Sevgi Sanat, bizden en son haberlerin yayınlandığı, özel düşüncelerimizi içeren, paylaşımcı bir ortama sahip kişisel bir günlük ve bir bağlantılar koleksiyonudur. Ana sayfamıza son eklediklerimiz sayesinde ziyaretçilerimiz değişikliklerden haberdar olabilir, yorum yapabilir, sayfa sonlarındaki pencereden e-posta gönderebilir veya bağlantı verebilirler. Nasıl mı? Aşağıdaki “İzleyiciler” bölümünde yer alan “İzle” bağlantısını tıklamak yeterli. İsteyenler ise http://www.sevgibilal.tr.gg/ sitemizi gezebilir, dileyenler de http://www.facebook.com/group.php?v=info&gid=7385371325#/group.php?v=wall&gid=7385371325 facebook grubumuzun sayfalarını gönüllerince turlayabilirler.



10 Ocak 2010 Pazar

Kuru Pastel Resimler III




51 No. Togolese Girl, 35 x 50 cm Afrika’nın batı sahilinde dar çubuk şeklindeki bir ülke olan Togo, insan hakları ve siyasi yönetimi konusunda yıllarca eleştiri hedefi olmuştur. 17 nci yüzyılda Avrupalı esir tüccarları tarafından ülke dışına götürülen esirlerin yüklendiği yer olan Esir Sahili ile tanınmış Togo, 1884’de Togoland adı ile önce Alman himayesine girmiş, 1.Dünya Savaşı başladığında İngiltere ve Fransa tarafından zorla alınmış, bölünerek Milletler Cemiyeti mandası altında yönetilmiştir. İngiliz idaresindeki batı tarafı sonraları, bugünkü Ghana’ya bağlanmıştır. Ülkede 40 farklı etnik grup vardır. Doğal kaynakları, fosfat, kireçtaşı ve mermer olan ülke çoğunlukla kuraktır. Futbol en büyük eğlencedir. Bir başkası da plaj eğlenceleridir. Hafta sonları güzel havada vakit geçirmek için başkent Lomé’un her yerinden gelen insanlarla plajlarda birçok faaliyet ve partiler organize olur. Togo’da Batı Afrika’nın yemek tercihi, beyaz yer elmalarının hamur kıvamına kadar dövülmesinden meydana gelen fufudur. Kentlerde yol boyunca birçok fufu lokantası bulunur. Tropikal meyveler olan mango, papaya ve ananas ise çok boldur. Limonata ve Bissap suyu en popüler içeceklerdir. Yukarıda bu güzel Afrika ülkesinin minik bir yerli kızının objektife yakalanan şirin pozu resmedilmiştir.






52 No. Roses, 24 x 33 cm“En az bir güzel resim bırakabilsem mutlu olurum” diyen ABD’li modernist ressam Walt Kuhn (1877-1949), ölümünden sonra arkasında sayısız önemli eserlerle amacını gölgede bırakmıştır. 3 binin üzerinde figür çalışması üretmişti. Kendisinden önceki birçok sanatçı gibi Kuhn da yaşı konusunda olduğundan genç görünmek için herkesin bildiği yalanı söylemiştir. Bunu, yeteneğini herkese çok çarpıcı olarak gösterebilmek için yaptığına inanmıştı. Demek ki Kuhn, sıradanlığın izlerini yok etmek için ilk resimlerinin çoğunu ortadan kaldırmıştır. Kuhn’un kalan eserleri, Amerikan resim tarihinin en güçlü çalışmalarıdır. Yetenekli bir natürmort ressamı olmasına rağmen portrelerde çok ünlüdür. Resimlerinin kalıcı etkisi model olarak sirk ve vodvil oyuncularını kullanmasıdır. Kuhn’un modelleri, neşeli karakterlerden çok farklı olarak kişisel özellikleriyle resmedilmiştir. İcra ettikleri sahneden çıkmışlar ve mor, kırmızı ve siyah renk tonlardaki normal ortamlarının dışına yerleşmişlerdir. Koro kızları ise beğenilmesi bir yana tuhaf şeyler olmuşlardır. Abartılı baş süslerini taşıyarak gösterimde olduklarının farkında olarak tuvalden bakmaktadırlar. Soytarılar, boyalı yüzlerinde gülmeyi reddetmekteler. Akrobatlar, oyunları arasındaki bir dinlenme anında başları aşağıda bitkin şekilde durmaktalar. Kuhn’un oyuncularının yüzleri arkasında hayatın kaçınılmaz zorluklarını anımsatan bir rahatsız edicilik yatar. Yukarıdaki resim ressamın “Güller” ismiyle 1933 yılında yaptığı eserinden çalışılmıştır.






53 No. 35 x 50 cm





54 No. Portrait of a Lady, 35 x 38 cmViyanalı kadın portrelerinde Gustav Klimt, aldatıcı görünümü olan şıklıkları altında “için için yanan ateş”i ön plana çıkarma konusunda başarılı idi. 1896 ile 1898 yılları arasında sayısız portre çizimi gerçekleştirdi. Bu çizimler herhangi bir yağlıboya portreye bağlı değillerdi ve Klimt onları bağımsız resim çalışmaları olarak değerlendirmişti. Viyana’daki bir sergide sergilenen Franz von Stuck’un pastel portrelerini model olarak düşünebilirdi ama onları Jugend ve Pan gazetelerinde yayınlamıştı. Klimt’in kadın portreleri genelde modellerin eşleri veya babaları tarafından sipariş verilirdi. Klimt’in arkadaşı Emilie Flöge’nin tasarlamış olduğu önlük çeşitlerinden birini giymiş olan modeller onları gerçeğinden uzaklaştırarak Sargent, Whistler ve Anders Zorn tarafından yapılmış çağdaş portrelerdekilere benzer estetik bir düzleme yükseltmiş ve karışık desenli arka plan önünde resmedilmişti. Bu portreler psikolojik olarak büyüleyici üst sınıf kadınları temsil eder. Oberlin’de model çizerken simsiyah saçlı bir kadının gizemini yansıtan bir (eserlerine nüfuz etmiş konu) çalışma Klimt’in olgun tarzının örneği olarak değerlendirilemezdi. Üstteki resim 1916 yılında yaptığı bir kadın portresinden çalışılmıştır.





55 No. 32 x 50 cm





56 No. Kedi, 25 x 32 cm





57 No. 34 x 46 cm




58 No. Sitzender Akt mit Kissen, 33 x 43 cmHayatı, Alman sanatının gelişmesindeki en cesur ve en kıvrımlı olanlardan biri olarak anlatılır. İnsanları renklendirmek için parlak ve saf bir ses vermiş, yaptıklarına anlaşılırlık ve parlaklık kazandırmıştır. Resimleri esasen coşku ifadesinde yoğunlaşmış, çalışma şekli; genelde renk ve biçime başka anlam vererek nesnel gerçeklikten çok duygu ve ruh halini temsil etmektedir. 1911 yılındaki bu çalışmasında August Macke oturan yastıklı bir çıplak kızı resmetmiştir.



59 No. Sudanlı kız, 32 x 50 cmZayıflıktan ölmek üzere olan Sudanlı siyah küçük bir kız çocuğu ile yakınında tüneyen akbabayı fotoğraflamış, ancak küçük kıza Birleşmiş Milletler yardım kampına ulaşması için yardım etmeyerek oradan uzaklaşmış ve bu yüzden yoğun eleştirilere maruz kalmış ve bu fotoğraf ile 1994’te Pulitzer Ödülü kazanmış, ancak bu fotoğraftan 3 ay sonra bir depresyona girip intihar etmiş olan Güney Afrikalı fotoğrafçı Kevin Carter’ın aynı konulu bir diğer fotoğrafından çalışılmıştır.



60 No. 32 x 50 cmTakvim yaprağından resmedilmiştir.



61 No. Hidden Face, 32 x 50 cmAfrika’da yeterli paraları olana kadar kendi evlerini kiraya veren kadınlar vardır. Zamanı gelince taşınmaları gerekir. Bu kız yüzünü saran eşarbıyla köyden göç edip sonra çölde kaybolmuş, yiyecek ararken mahzun ve kimsesiz gözleri yaş dolu ailesinden ayrılmıştır. Günlerce beklemiş ama ailesini görememiş, onların öldüğünü, kendisinin de öleceğini sanmıştır. Kadınlar ağlaşırlarken bir gün National Geographic fotoğrafçıları bu kıza rastlarlar ve resmini çekmek isterler. Kadınlar öyle üzüntülüdürler ki kız bunu para için yapamayacağını düşünür. Fotoğrafçılara, kızın ailesini bulmaya söz verirlerse resmini çekebileceklerini söylerler. Anlaşırlar. Fotoğrafçılar resmi çektiklerinde kız epeyce sinirlidir, öyle ki yüzünün çoğunu eşarpla gizler. Gözleri, hem mutluluktan hem de üzüntüden yaşla dolar ve sonuçta resim çekilir ve kız ailesine sağ salim kavuşur.



62 No. Maria, 28 x 34 cmBüyük usta Leonardo da Vinci, sayısız eserinden biri olan “Meryem” adlı bu tablosunu 1483 yılında yapmıştır.




63 No. Refika, 35 x 50 cmÇanakkale’nin Adatepe Köyünde 19.yy sonu ve 20.yy başında “Refika” takma adıyla bir Rum güzeli yaşarmış. Köyün Rum ve Türk cemaati arasında çok sevilen Refika hem güzel hem de çok neş'eli bir kızmış. Düğünlerde şarkılar söyler, çok da güzel dans edermiş. Refika'nın güzelliği ve iyilikseverliği Adatepe köyünün yanı sıra çevre köylerde de dillere destan olmuş. Özellikle zeytin zamanı Refika'nın çalıştığı tarlalarda köylüler hem zeytin toplar hem de Refika'nın şarkılarını dinlermiş. Düğünlerde mutlaka Refika başmisafir olarak çağrılır ve kendisine şarkı söyletilip, dans ettirilirmiş. Birinci Dünya Savaşı’na kadar iki cemaat Adatepe köyünde barış içinde birlikte yaşarmış. Ancak savaş tüm Anadolu'da olduğu gibi Adatepe köyüne de felaketler getirmiş. Savaşla birlikte köyün Rum ve Türk cemaatleri arasında önceleri soğukluk daha sonra karşılıklı çatışmalar baş göstermiş. Tüm bu kargaşaya rağmen Refika yine de Türkler arasında sevilmeye devam etmiş, ancak ne var ki savaş sonunda Türk ve Yunan hükûmetleri arasındaki anlaşma sonucunda Refika da diğer Rumlarla birlikte köyü terk edip, Yunanistan'a yerleşmek zorunda kalmış. Refika'nın köyden ayrılışı Türkler arasında büyük bir üzüntüye yol açmış. O gittikten sonra bile onun adına türküler yakılmış ve her fırsatta, özellikle düğünlerde onun türküsü okunup, onun adına danslar edilirmiş. Bu gelenek Adatepe köyünde hala devam etmektedir (kaynak http://www.adatepe.com/).




64 No. 35 x 50 cm




65 No. 30 x 38 cm



66 No. 30 x 38 cm




67 No. 28 x 28 cm






68 No. Ozzy Osbourne, 30 x 42 cm




69 No. 32 x 50 cm




70 No. 32 x 50 cm




71 No. 32 x 50 cm



72 No. 30 x 50 cm


73 No. 32 x 50 cm



74 No. 32 x 45 cm


75 No. 20 x 28 cm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder