SayfamIza Hoş Geldİnİz!

Sevgi Sanat, bizden en son haberlerin yayınlandığı, özel düşüncelerimizi içeren, paylaşımcı bir ortama sahip kişisel bir günlük ve bir bağlantılar koleksiyonudur. Ana sayfamıza son eklediklerimiz sayesinde ziyaretçilerimiz değişikliklerden haberdar olabilir, yorum yapabilir, sayfa sonlarındaki pencereden e-posta gönderebilir veya bağlantı verebilirler. Nasıl mı? Aşağıdaki “İzleyiciler” bölümünde yer alan “İzle” bağlantısını tıklamak yeterli. İsteyenler ise http://www.sevgibilal.tr.gg/ sitemizi gezebilir, dileyenler de http://www.facebook.com/group.php?v=info&gid=7385371325#/group.php?v=wall&gid=7385371325 facebook grubumuzun sayfalarını gönüllerince turlayabilirler.



13 Ocak 2010 Çarşamba

Yağlıboya Resimler II


26 No. Checkmate, 21 x 33 cm

Joseph Deweese Holston (1944 - )’ın kübist soyut tarzı, otuz yıla yayılan güzel sanatlar kariyerini evrimleştirmiştir. Washington’da doğan Holston, bir ressam ve taşbaskı sanatçısı olarak kariyer yapmıştır. Renkler aklından hiç çıkmıyordu: derin mavileri, zengin sarılarla, dramatik kan kırmızısı sıçramalarla, parlak turuncu ve çarpıcı morlarla birleştirmiştir. “Color in Freedom” isimli son sergisinde 50 parçalı resim dizisini birleştirmek için bu renkleri kullanmıştır. Bu sergi, kölelik dehşeti, köleliğin tatsızlığı, kaçış cesareti ve Afrika ile muhteşem benzerliği yakalamıştır. “Sergiyi oluşturma, benim için epeyce bir deneyimdi. Gerçekten zamanda geriye gitmeyi ve atalarımın hissettiklerini duymayı denedim” diyor. Yukarıdaki resim, satranç oynayan kişileri gösteren “Şah mat” isimli eserinden çalışılmıştır.




27 No. Brandywine River Valley, 16 x 31 cmPennsylvania ve Maine manzaralarında uzmanlaşan John W.McCoy (1910-1989), Californiya’da doğdu. Ailesi doğu sahilinde önce New Jersey’e, sonra da Wilmington’a taşındı. Cornell Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar’ı derece ile bitirdi ve bir yıl Fransa’da okudu, kısa süre DuPont şirketinde çalıştı. Wyeth ailesinin diğer üyelerinin yaptığı gibi McCoy da eserleri için insan ve manzara konuları bulduğu Brandywine Nehri vadisi ve Maine sahili boyunca yaşamıştır. Suluboya da yağlıboya da çalışmıştır ama soyut ekspresyonistlerin tarzıyla kâğıt üzerine damlatma veya akıtma yöntemiyle yaptığı (yağlı ve su tabanlı ortamın her ikisinin de alt alta olduğu tabakaların üzerinde resim yapmak için suyu emen kâğıt kullanımını zorunlu kılan) karma bir ortamı tercih etmiştir. Yukarıdaki eseri, ilham aldığı vadinin tipik bir resminden çalışılmıştır.




28 No. Tournesols, 35 x 50 cm“Ayçiçekleri”, Hollandalı ressam Vincent van Gogh’un iki dizi natürmort resminin konusudur. Bir yıl sonra Arles’te ikinci dizi, bir vazo içinde ayçiçeği buketlerini gösterirken 1887’de Paris’te yapılan ilk diziler, çiçekleri yerde uzanırken vermektedir. Sanatçının zihnindeki her iki dizi, Paris versiyonlarından ikisine sahip olan dostu Paul Gauguin adıyla ilişkilendirildi. Yaklaşık sekiz ay sonra Van Gogh, "Ayçiçekleri" ile Gauguin’ı yeniden etkilemeyi ve karşılamayı umdu ve resmi yapılmış olan “Décoration”un şimdiki parçasını Gauguin’in Arles’te kalacağını sandığı Yellow House’un misafir odası için hazırladı. 1889’da Van Gogh’un beklediği gibi “Ayçiçekleri”, sonunda onun oldu ve sanatsal dallar ve yakın arkadaşı olarak bugüne kadar hizmet etti. 1901’den bugüne kadar onların dahil edilmediği Van Gogh sergisi olmadı ve sükseli açık artırmalarda ödenen kayıt fiyatı bir tarafa bir taklit bolluğu oluşturdu. Belki de Van Gogh’un “Ayçiçekleri”, çiçeğe önem verdiği düşünülen Gauguin’den daha fazladır. Van Gogh, 1888’in yaz sonunda resme başladı ve ileriki yıllarda devam etti. Birisi, arkadaşı Paul Gauguin’in yatak odasını dekore etmeye evine gitmişti. Duvardaki resimlerin, çiçek açma evresinden solmaya kadar tüm hayat aşamalarında ayçiçeklerini gösterdiğini gördü. Muhtemel yeni renkleri oluşturan yeni bulunmuş pigmentler sebebiyle sarı ışık tayfı kullanımına açıktılar. Van Gogh, ağabeyi Theo’ya yazdığı bir mektupta: “Özelliği değiştirmekten ziyade bu bir resim çeşidi ve ona baktığında bir zenginlik veriyor. Ayrıca biliyorsun ki Gauguin onlardan çok hoşlanmakta. Bana onun bir çiçek olduğunu söyledi. Biliyorsun ki şakayık Jeannin’in, hatmi ise Ouost’un ama ayçiçekleri kısmen de olsa benim”.




29 No. Pencereden Görünüş, 25 x 33 cmÜnlü ressamımız Nazmi Ziya Güran'ın yağlıboya eserinden çalışılmıştır. Pencereden görünen doğal çevre içindeki ağaçların, çiçeklerin ve de gökyüzünün oluşturmuş olduğu bir renk cümbüşü ile karşılaşmaktayız. Oldukça temiz renklerle ve sadeleşmiş bir biçimde yansıtılan doğa, bizlerde bir penceredeki görüntünün bu kadar güzel olabileceği kanısını uyandırmaktadır.




30 No. A Seascape, Shipping by Moonlight, 25 x 33 cmNormandiya’daki Honfleur limanında ayın koyu ışık efektleri, manzaranın dramatik etkisine katılmakta, koyu bulutlar ayı gizlemekte ama var olduğu, parlak ışık sislerince ve sudaki yansımalarla anlaşılmaktadır. Bu, deniz fenerinden gelen ışık yayılması ve yansıma tarafından yankılanmaktadır. Denize açılmış tekneler ve buharlı gemi, diğer öğelere karşı güçlü koyu siluetler bulundurmaktadır. Bu resim, palet bıçağı ve fırçanın alışılmamış bir birlikteliğiyle yapılmış Monet’nin eski bir çalışmasıdır. Ay ışığı manzaralarına tutkunluğunu ama aynı zamanda da resmin doğasında gecenin zorluklarından ileriki zamanlarında bahsetmiştir. Bir Monet olarak kolaylıkla ayırt edilen bir resim değildir. 1866 yılında gece ayinlerinin seyrek olduğu sıralarda yapmıştır. Bu tip resimler, barok ve romantik ressamların ürünü olmuşlardı ama Monet’nin bu konuyu ele almaya karar verdiği zamana kadar gözden düşmüşlerdi. Monet’nin bu manzarayı neden yapmak istediğini anlamak kolaydır. Tekneleri severdi ve resimde yelkenli tekneleri ve modern buharlı bir gemiyi görmekteyiz. Tuvaline aktarabilmesi için aydan ve deniz fenerinden gelen ışığı, sudaki ışıltıyı ve bulutlardaki yansımayı görmeliydi. Monet’yi sudaki ışık efektleri ve doğadaki kısa ömürlü özellikler büyülemiştir.




31 No. Église de Varengeville, 25 x 33 cmMonet (1840-1926), Paris’te doğmasına rağmen Boudin tarafından 1850’lerin ortalarında ilk manzara resmiyle tanıştırıldığı Le Havre’da büyüdü. Normandiya sahiline olan tutkusu nedeniyle özellikle Dieppe, Pourville, Etretat ve Varengeville’deki çalışmalarıyla 1880’lerde tekrar oraya döndü. Bu resim, bir balıkçı köyü olan Varengeville’deki 13.yüzyıl kilisesinin Gorge des Moutiers’nin karşı bayırından görünen üç tuvalinden biri olup onu 1882 yazında tamamlamıştır. Diğer iki resmi güneş batarken kapalı bir hava altında yaptığı halde bu resmini gündüz ışığına karşı yani arkadan gelen ışıklı bir efekt içinde betimlemiştir. Pus içindeki eski kilise, uçurumu çevreleyen dalgalı şekilleri yok etmektedir. Kilisenin silueti, uçurumun kıvrımlı çizgilerine akseden kümelenmiş düzensiz gövdeli iki ağaçla kaplı bir arka planla devam etmektedir. Güneş, arkadaki yapraklara çarparken, puslu kiliseyi süsleyen pembemsi hafif bir sisin oluştuğu yerin çevresindeki havayı dışarıda bırakan titrek renk darbeleriyle sanki tutuşmuş gibi batmaktadır. Bu çarpıcı ve asimetrik kompozisyon, Monet’nin Japon izleri taşıyan türdeki çalışmasına borçludur. Bu canlı manzara, puslu bir yaz akşamında güneşin batış dakikalarını heyecan verici bir şekilde çağrıştırırken Monet’nin resme yakınlığı ve tamamlayıcı renkleri dizme tekniğini de gösterir.




32 No. Vase of Flowers, 25 x 33 cmVan Gogh eserinin yeniden yapımıdır. Açıklama 62 nolu tabloda yapılmıştır.




33 No. 10 x 32 cmDeğerlendirme çalışması




34 No. Vase with Oleanders and Books, 25 x 33 cm“Zakkumlu Vazo ve Kitaplar” Hollandalı sanatçı Vincent van Gogh tarafından 1888 yılında Arles’te yapılmıştır. Vincent zakkumları severdi, bu güzel resimde bu çiçeklere olan sevgisini göstermiştir. Van Gogh, natürmort resim öyle çok yapmadı. Tuval üstüne yağlıboya olan bu resim Vincent tarafından harika bir ayrıntıyla yapılmıştır. Zakkumlar, basit bir ahşap masa üzerindeki alımlı bir vazo içindeler. İki kitap da masanın köşesindeler. Zakkumlar, onlara parlaklık veren müstesna yeşil bir arka plan önünde durmaktalar. Meslek hayatı boyunca Vincent van Gogh, çiçekli vazoları tasvir eden düzinelerce resim yapmıştır. Buradaki resim sanatçının ünlü ayçiçeği resimleri gibi aynı haftalar içinde yapılmıştır. Diğer çiçek ve vazo çalışmalarından farklı bu kompozisyonda kitaplar vardır. Herhalde portreler dışında bir kitabı tasvir eden son resmi olmalı. Van Gogh, konusunu Zola’nın “La Joie de Vivre” (Hayatın Zevki)’ni seçerek kitaplar motifini başladığı gibi uygun bir biçimde tamamlamıştır. “Still Life with Bible” resmindeki Zola’nın kitap figürleri ve onun buradaki sunumu açık bir şekilde sanatçı olarak Van Gogh’a meslek hayatında önemli bir etki bıraktığını göstermektedir. Mümkündür ki sanatçı, üç yıl sonra bu çalışmayı resmettiğinde “Still Life with Bible”ı düşünmüştü. Bunu akılda tutarak gözlemci, Zola kitabının devamlılığını değerlendirebilir ve özünde bu iki resmi “kitap desteği” şeklinde düşünür.




35 No. Kızkulesi, 35 x 50 cmKızkulesi, geçmişten günümüze ressamların ve fotoğraf sanatçılarının asla vazgeçemediği objelerin başında gelmiştir. İstanbul’u resmeden hiçbir sanatçı yoktur ki Kızkulesi’ni tuvaline yansıtmasın, Marmara’nın mavi suları ile Boğaz’ın muhteşem manzarasını bu eşsiz yapıda buluşturmasın.




36 No. Nudo Disteso, 25 x 33 cmİtalyan ressam, heykeltıraş ve teknik ressam olan Amedeo Modigliani (1884-1920), Paris’te 1906 yılında etkin olarak resim yapmaya başlamıştır. İtalyan Rönesans ressamlarını incelemiş ve çalışmalarının çizgisel benzerlikleri sebebiyle sık sık Boticelli ile kıyaslanmıştır. Paris’teyken tıpkı heykeltıraş Brancusi gibi Fauves ve Cubists’den etkilenmiş, buna rağmen çalışmaları zamanının sanat hareketleriyle ilişkili olmaması ya da çalışmasını yansıtmaması nedeniyle bireyselci olarak tanımlanmıştır. Fazlasıyla uzamış kadın figürleri sanatında yaygındır. Resimleri çarpıcı biçimde kadın cinselliğini temsil eder. Yukarıda çalışması yapılan “Uzanan Çıplak”ı basit biçimler ve nazik çizgiler kullanarak resimlemiştir. Bu özel resimde Afrika sanatı etkisi de belirgindir. Modigliani’yi alkol ve uyuşturucu etkilemiş ve sonunda veremden ölmüştür. Saplantılarına rağmen kendini sanatına adayan ilk ve en önemli bir sanatçı olmuştur.




37 No. Undergrowth with two figures, 25 x 43 cm1890 yılında yaptığı “Ağaçların altında iki figür” ya da “Ormanda yürüyen çift” isimli resminde Vincent van Gogh, en beğendiği motiflerden birini canlandırmıştır: iki âşık doğal bir ortamda dolaşmaktalar. Romantik bir resim yerine Vincent daima bir arkadaşlık amblemi olan bir çift gözüyle baktı; âşıkların birbirlerini tamamladığına inanmıştı. Ama “Ağaçların altında iki figür” dekoru (görünüş olarak belirgin olmayan yola sahip) bir teselli bakış açısı fikrini çürüttü. Figürler, sıra sıra dizilmiş ağaç gövdeleri arasında hapsolmuş görünmekteler. Bu şaşırtıcı resim (modernizm zamanından gelen çok harika ve en az dikkat çeken şaheserlerden biri) doğanın sayısız gücü olduğu kadar boya çizgisi ve renginin ayrı hayatlarında şu an başka bir tecrübedir. “Ağaçların altında iki figür”deki gibi hemen hemen içinde kaybolmuş olanlar, bitkin manzara geleneklerini inkâr etmeye dokundurmadırlar.




38 No. Peach Trees in Blossom, 35 x 50 cmFransa Arles’te hava Mart ayında ılımana döndüğünde Vincent van Gogh, değişen manzaradan zevk alırdı. Erik, kayısı, armut, elma ve kiraz gibi tüm meyve ağaçları Mart sonundan önce ya filizlenirler veya çiçek açarlardı. Van Gogh, güzeli yakalamak için titrek fırça darbeleriyle hızlı ve kısa süreli çalışırdı. 1888’de Paris’ten ayrıldı ve Arles’e gitti. Önce bir lokantada oda kiraladı. Küçük çatı katı, bir stüdyo için tam uygun değildi, onun için dışarıda çalıştı. Manken olarak karşısına oturabilecek bir kimse tanımıyordu, o nedenle ağaçlı, tepeli, köprülü, barakalı Arles çevresindeki bölgenin manzaraları ana teması oldu. “Tepelerin zirvesinden kuşbakışı görünen sonsuz düz bir manzara, şarap bağları, hasat yapılmış mısır tarlaları… Tüm bunlar, Grau tepeleriyle sınırlanmış ufka deniz yüzeyi gibi yayılıyor ve sonsuzluğu çoğaltıyor” diye yazmakta Van Gogh, çevresindekiler için. Japon manzaralarından anımsadığı pek çok çiçek açan ağacı resimlemiştir. 1888’de Hollandalı ressam olan kuzeni Anton Rudolf Mauve’in ölüm haberini aldığında onun anısına bir resmi, “Çiçek Açan Şeftali Ağacı”nı adamıştır.




39 No. Belgrad Ormanı, 25 x 33 cmBir zamanlar İstanbul'un dışı sayılan 13 bin metrekarelik alanıyla Belgrad Ormanı, günümüz İstanbul'unda neredeyse kentin "göbeğinde" kalmıştır. Özellikle yaz aylarında, kenti saran betonların sıcağından kaçmak istiyorsanız, Belgrad Ormanı biçilmiş kaftan. Ne var ki, sizinle aynı düşüncede olan yüzlerce, hatta binlerce kişi daha olacak. İstanbul'un göbeğinde, bir yudum havaya susayan insanların akın akın buraya geldiği orman öylesine büyülü bir hava taşıyor ki, ağaçlar ve yoğun nem yüzünden 20 metre ilerinizde olan insanların sesini duyamıyorsunuz. İşte yukarıdaki tablo, bu güzelliğin bir fotoğrafından çalışılmıştır.




40 No. 25 x 33 cmDeğerlendirme çalışması




41 No. Cactus with Lemons, 25 x 33 cmHockney, meslek hayatı boyunca çiçekler resmetmiştir. Onun estetiğine hâkim olan doğa ve sanat ikilisine olan itibar, kaçınılmaz cazibe kaynağıdır. Bazen tıpkı baston biçimindeki ağaçlarında ya da ani yaprak büyümeleriyle dolu ağaçlarında olduğu gibi üslup kazanırlar, sistemlidirler. “Çiçekleri hep arkadaşlarım hasta olduklarında yaptım” demektedir. Ama bu natürmort fikri konusunda 25 güzel ve canlı kompozisyon ürettiği bir yaz mevsimi dışında yoğunluk dönemi hiç olmamıştır. Bunların çoğu yoğun biçimde resimsel ayrıntıyı uyandıran büyük resimlerdir. Üstteki “Limonlu Kaktüs”ünü 1996 yılında yapmıştır.




42 No. Versant Nord (Mont Blanc, Fransa), 20 x 46 cmAvrupa'nın zirvesi olan 4810 m yükseklikteki Alpler'de yer alan "Beyaz Dağ" Mont Blanc'ın kuzey yamacı olan Versant Nord'un güzel bir fotoğrafından çalışılmıştır.




43 No. Abant, 32 x 50 cmBolu'daki Abant Gölü üzerinde yer alan tatlısu balık avı barınaklarından birini gösteren bir resimden çalışılmıştır.




44 No. Quartet, 35 x 50 cmResimdeki dört manzara yukarıdan aşağıya sırasıyla; Yorkshire (İngiltere), Tahiti (Fransız Polinezyası), Namibya ve Glencoe (İskoçya)'nun fotoğraflarından kompozisyon olarak çalışılmıştır.




45 No. Tonantzin, 30 x 40 cmColette Crutcher’ın duvar medyası “Tonantzin Renance” (Tonantzin’in Yeniden Doğuşu), San Francisco Sanchez’de 16 ncı caddede bulunmaktadır. Crutcher, bunun orijinalini 1991’de yapmıştır. 1998’de duvar resmiyle değiştirmiş ve onu “Latin Amerika kültür mirasını koruma çalışmaları”na adamıştır. Colette Crutcher, 1991’de Aztek Toprak Tanrıçası Tonantzin’in duvar resmini çalışmaya başladığında ikinci oğlunu doğum yapmıştı. Resmettiği gibi Crutcher’ın düşünceleri yaratıcılık ve özellikle dünyaya yeni bir yaşam getiren kadınların yaratıcı gücü idi. Crutcher, Tonantzin resmi için hayalinden geldiği gibi yaptığını söyler. “Vücudundaki semboller dışındaki parçalar için araştırma yapmadım, fikir tamamen aklımdan. Dört elemana sahiptir: yılanlar toprağı, kuşlar havayı, bir kolun altında su, üzerinde ise ateş temsil edilir. Araştırma yaptım ve duvara koyduğum sembollerin hepsinin doğru olduğunu buldum” demektedir. Bazıları “Tonantzin”in bir Aztek tanrıçası için genel bir terim olduğunu düşünür. Bazıları ise herbiri farklı bir ismi olan birçok çehreye sahip bir tanrıçaya özgü kelime (örneğin doğum tanrıçası, savaş tanrıçası, mısır tanrıçası vb.) olarak düşünür.




46 No. Mustafa Kemal Paşa, 35 x 50 cm1914 Kuşağının usta ressamlarından olup, manzara resimleriyle tanınan Nazmi Ziya Güran 1881’de İstanbul’da doğmuştur. İlk resim derslerini Hoca Ali Rıza’dan almış ve Mülkiye’yi bitirdikten sonra 1902’de girdiği Güzel Sanatlar Akademisi’nde Salvatore Valery, Vernier ve Osgan Efendi’nin öğrencisi olmuştur. Akademi’de öğretim üyeliği, yöneticilik yapmıştır. İstanbul’u, Boğaz’daki tekneleri, sokakları, mahalle arası kahveleri, bostanları, camileri, servileriyle yerel bir ışık ve renk duyarlığıyla resmetmiştir. Sıkıntılı savaş yıllarının ardından Cumhuriyet’in ilânıyla birlikte Atatürk ve mesai arkadaşları, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme süreci içerisinde sanata ve sanatçıya verdikleri önem doğrultusunda yetişmiş orta kuşak sanatçılarından gençlerin eğitimi konusunda yararlanmak istemişler ve onlardan Kurtuluş Savaşı’nı ve Türk İnkılâplarını ölümsüzleştirecek eserler üretmeleri beklenmiştir. Manzaraya olan tutkusuna rağmen Nazmi Ziya, görev bilinciyle bu isteklere cevap veren konulu düzenlemeler de yapmıştır. 1915 yılında yapmış olduğu "Mustafa Kemal Paşa" resmi de bunlardan biridir.




47 No. İsa, 30 x 40 cmİsa Peygamber'in temsili resminden yapılan çalışmadır.




48 No. Mountain from Stunt Road, 35 x 50 cmCalabasas, Los Angeles’ta zengin bir yerleşim yeridir. Adının, İspanyolca “calabaza” (balkabağı)’ndan geldiği kabul edilmektedir. Kent, San Fernando Vadisi’nin güneybatı parçasında kurulmuştur ve Santa Monica Dağları’nın bir kısmını içine almaktadır. Kuzeydoğusunda Los Angeles’ın Woodland Tepeleri, güneydoğusunda Topanga, güneyinde Malibu, batısında Agoura Tepeleri, kuzeyinde ise Hidden Tepeleri ile komşudur. Tarihi El Camino Real, Calabasas’ı baştanbaşa 101.karayolu olarak geçer. Ressam Hockney'in, Malibu’da yaşarken 1990 yılında Stunt Yolu’ndan resmettiği Santa Monica Dağları yukarıda görüldüğü gibiydi.




49 No. Kumun Saltanatı, 35 x 50 cmİster yüksekte uçan bir uçaktan, isterse çöldeki bir dağın ya da büyükçe bir kumulun tepesinden bakılsın, çölün çarpıcı güzellikteki görüntüsü insanı derinden etkiler. Bu büyüleyici manzaranın içine girip de onu oluşturan öğeleri, öğelerin birbiriyle ilişkilerini ve işleyen süreçleri inceledikçe, insan daha çok şaşırır, daha çok etkilenir. Resim, Bilim ve Teknik Dergisi'nin Mayıs 2008 sayısından alınarak çalışılmıştır.




50 No. 11 x 38 cmDeğerlendirme çalışması