
Ressam Ali Rıza ilk ve orta mektep tahsilini Üsküdar’da bitirmiştir. Çocukluğu resmin ve ressamlığın sevgisi ile geçmiş ve hatta ders kitaplarının kenarlarına bile bazı resimler yapmıştır. Bunları zaman zaman kitapların üzerinde gördükçe çok haz duyduğunu söylerdi. Küçük yaşından ölünceye kadar kalem ve fırçayı hiç elinden bırakmamış ve bir an eli durmamıştır. Her yaşta yaptığı resimler - manzara, natürmort, fikirden - tezyinat ve tezyini yazılı örnekleri çevresi içindedir. Bunları, karakalem, füzen, pastel, suluboya, yağlıboya, çini mürekkebi ile çizmiştir.

Evvela programsız çalışan, herhangi bir mevzuda çalışmaktan bıkan ve geçen bir ressam değildir. O, ta baştanberi esaslarını çizdiği bir yoldan yürümüştür. İşte bunu kendi ağzından işitelim: “En ziyade temayülüm milletimin, memleketimin hissen, şeklen, ahlakan ve hayaten sadık ve hakiki tercümanı olarak, bilhakkın İstanbul’u ve onun Boğazını ölmez bir hayat lisaniyle söyleten eserleri vücuda getirmektir”.


Bu takdir heveslerini büsbütün arttırır. Tatil günlerini resmin ilerlemesine hasrederler. Ve o zaman resimle çok alakası bulunan hendesei resmiye, menazır ve gölge gibi derslerde de bilgilerini arttırmağa çalışırlar. Nuri Paşa'dan sonra kendilerine Fransa’ da resim tahsilini ikmal edip gelen ve Kabanel’in şakirdi Seyyid Bey ve ondan sonra Mösyö Gez isminde bir ressam da ders verir. Ali Rıza Bey bidayette modelden resim yaparmış. Hocası Seyyid Bey bunu menetmiştir. Daha henüz idadi (lise) sınıfındadırlar. Bu pek sevdikleri hocalarından aldıkları feyzi ve malumatı Harbiye Mektebindeki resimhanede daha ileriye götürürler. Her sene resimleri mükafata erer. Bu, onlar için bir teşvik vesilesi olur.

Ali Rıza Bey’in bilhassa resme olan meyli ve bağlılığı ve muvaffak olması, Meclis-i Maarifi askerinin nazar-ı dikkatini çekerek 1299 (1883)’de Harbiye Mektebi’nde İkinci Mülazimlikle çıktığı zaman doğrudan Nuri Paşanın resim dersine muavin tayin edilmiştir. Muavinliği esnasında talebe ile en çok meşgul ve onları san’at için aydınlatan Rıza Bey olmuştur. Nuri Paşa ile birlikte orduda eli boya ve fırça kullanmaya layık zabitler yetiştirmiştir. Resim muavinliğine ilave olarak o vakitler Harbiye Mektebinde kurulan zadegan sınıfları resim mualllimliği de verilir. Otuz sene resim muallimliği ile mektepte kalmış ve pek çok askeri ressam ressam yetiştirmiştir. Bu sırada Darüşşafaka’da da parasız olarak resim dersleri verir. Bu muvaffakiyet 1321 (1908) e kadar sürer. 1327 (1911) e değin Harbiye Matbaasının başressamlığını yapar. Matbaada bulunduğu zaman da askeri mekteplerinde resim derslerinin intizamını temin ve başarısı için aldığı emir üzerine mekteplerde 3 sınıfa mahsus 30 örnekli 3 albüm hazırlar. Bunlar basılır ve dağılır. İtiraf etmelidir ki bu albümler memlekette resim sevgisinin ve zevkinin yayılmasına hayli hizmet etmiştir.
Emekliye geçmeden önce de hariçteki matbaalar hesabına da kitapçı Karabet tarafından 1318 (1902) de basılır. Bugün tam bir koleksiyonu nadir bulunur modellerden ibaret albümlerinin bir tanesinin içinde dikkate değer resimlerinden 21 tane vardır. O zaman Binbaşı idi.

Balkan Harbi’ne kadar hoca, matbaa baş ressamlığı ile, modelleri hazırlar ve bir taraftan da resim yapmağa çalışır. Meşrutiyetten sonra Harbiyenin zadegan sınıfı kaldırılır. Şehzadelerin tahsili için yeni bir sınıf kurulur. Orada da resim muallimliğini üzerine alır.
Artık her yerde Hoca Ali Rıza Bey diye anılan bu değerli ressamımız 1327 (1911) senesinde sıhhi ahvali dolayısiyle askerlikten emekli olmak ister ve arzusu yerine getirilir ve asker kaymakamlığından çekilir. Artık kendisinin resimde en çok çalıştığı ve en çok eser vücuda getirdiği zamanıdır. O ölünceye kadar dikkate şayan bir gayretle hayatının en mükemmel eserlerini verir. Lakin bir taraftan da hocalık yapmak ıztırarındadır.

Resim dersi bir çok talebe tarafından sevilir. Bunda şüphesiz o dersi gösteren hocanın tesiri çoktur. Bazı resim derslerinde cisimli örnekleri boyuna çizmek endişesi çok defa bu dersin neş’esini kaçırır. Lisede çalışırken çok daha ameli mahiyette bu gibi klasik çalışmalardan sıkılanlar dolayısiyle resmi sevmeyenler çoğalırdı. Açık havada tabiattan çalışmak hevesini gösterenler böyle çalışmalardan sevinirlerdi.
Hoca Ali Rıza talebesine kendisini sevdirmişti. O yalnız talebesini klasik çalıştırmakla kalmaz, derecesine göre tabiattan çiçekler ve modellerden çalıştırır ve mükafat yerine verdiği ve yaptığı resimlerle onları teşvik ederdi.

Hoca derslerinde ve haricinde o kadar çok resim yapmıştır ki onun bugün Türkiye’de bir çok evlerde en mutena yerlerde asılı ve bilhassa dostları ve mahdumu Nasır Çizer’de mevcut resimlerinin hesabı yapılsa bir insanın hayatında bu kadar çok resim yapamayacağına hükmolunur. Hoca Rıza’nın çok eskiden yaptığı resimler az bulunur. Emekliye geçtiği zamandan vefatına kadar devam eden yirmi senelik zamanında yaptığı olgun resimleri her yerde bulunur. Bunların mühim ve en kıymetli olanları tabiattan yaptıklarıdır. Fikrinden fantezi olarak yaptıkları da mühim bir yekün tutar. Bunları merhum birbirinden çok ayrı sayar ve tabiattan yaptıklarına hususi bir kıymet verirdi. Tabiattan yaptıklarının olgunluğuna kendisi de şahitti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder